17 Kasım 2010 Çarşamba

Devekuşu kabaresi mi, yoksa aynada kaybolanları bulabilmek mi?

Foto Nadir, aynalardan kaçmakla geçen yaşantısı boyunca şunu keşfetmişti: Sadece fotoğraflarına bakabiliyordu.

Ne var ki, fotoğraf makinesinin objektif camına bakamadığından, gözleri fotoğraflarında sürekli kapalıydı.

Kendi fotoğraflarına bakınca aynaya bakmış gibi oluyordu. Üstelik onun bir de fazlası vardı: Aynada kendine gözü kapalıyken de bakmak.

Bu fazlalık ona, hayatı boyunca gözlerini görmemiş olma talihini de bağışlamıştı.

“Aynalarda kaybolanları bulabildiğim doğru. Bu yetenek bana verilmiş. Belki bu yüzden, aynada kendimi görmem, tabiat tarafından engellendi” diyordu.

Foto Nadir’in atölyesindeki huzur her yerde yoktu. Duvardaki eski aile resimleri, kime ait oldukları belli olmayan büyütülmüş vesikalıklar ve boş bir duvarda Foto Nadir’in gözleri kapalı vesikalığı.

Kalın kaşları ve seyrek saçlarıyla, bir Charlie Chaplin filminden fırlamış gibi duran bu portre, doğduğundan beri aynalara sunulmamış bakışlarını, yüzünün toprağına gömmüştü…

(Halil Gökhan: Erkekler Cenneti’nde Son Tango adlı kitabından)